Yıllardan 1916…
Anadolu düşman işgali altında...
Ruslar, Doğu Anadolu bölgesinde ilerlemeye çalışıyor, kahraman Anadolu insanı ise genç yaşlı demeden cepheye gitmiş vatanını savunuyordu.Ruslar bazı bölgeleri ele geçirmişlerdi. Ele geçirdikleri yerlerden birisi de Bitlis idi.
Bitlis o dönemde o bölgede aktif yaşantının olduğu bir şehirdi.Ancak düşman işgal etmeye başladığında hem şehirden göçenler hem de cepheye gidenlerden dolayı şehrin nüfusu oldukça düştü. Gelen Rus askeri ise işgal sırasında birçok yere zarar veriyor,şehri harabe haline getiriyorlardı.
Savaş sona erdi...
Kahraman Anadolu insanı düşmanın Anadoluyu teslim almasına izin vermedi...
Düşman Anadolu dan çekildi...
İşte beş minarenin hikayesi de işte burada başladı...
Bir baba ile oğlu savaş sonrasında tekrar memleketlerine Bitlis’e dönüyorlardı.Uzun bir yol gittikten sonra şehrin hemen yakınındaki Dideban Dağına vardılar.Şehir uzaktan harabeyi andırıyordu. Baba oğlunun şehre gitmesini ve yaşayan olup olmadığını kontrol etmesini istedi.Oğlu şehri kontrol edip dönerken uzaktan bağırmaya başlar:”Şehir de hiç kimse yok,sadece beş tane minare kalmış.”Bunu duyan baba tekrar umut ile döndüğü memleketinin bu haline dayanamaz ve ağıt yakmaya başlar…