Pages

20 Mart 2012 Salı

İBRAHİM MUTEFERRİKA KİMDİR?

İbrahim Müteferrika'ya sadece Matbaacı denmesi çok yanlış dönemin en aydın ve ileri görüşlü kişisidir....

İBRAHİM MÜTEFERRİKA KİMDİR?

Türk matbabaacılığının ve yayım yaşamının doğmasında en önemli şahsiyetlerden olan İbrahim Müteferrika , Macaristan’ın Erdel bölgesinde Kalatizsvar’da doğmuştur , fakat doğum tarihi kesin olarak bilinememektedir .
Müteferrikanın Osmanlı hizmetine girmeden önceki hayatı da kesin olarak bilinmemekte olup onun Unitarist bir inanca sahip olduğu sanılmaktadır. Unitarizm , Katolikler ve Calvanistlerce Hristiyanlığa karşı İslamiyete yakın kabul edilen bir fikir akımıydı. Bu inanç Erdel bölgesinde yayılmış bu bölgenin daha sonraları


Avusturya’nın eline geçip Katolikleştirme faaliyetleri doğrultusunda Unitaristleri imha etme girişimlerinden dolayı İbrahim Müteferrika Osmanlı uyruğuna geçip 1680 yılında Müslüman olmuştur. 1692 yılında Osmanlı hizmetine giren İbrahim Müteferrika Latince , Macarca , Arapça ve Farsça dillerini bilmesinden dolayı diplomatik mihmandarlık , çevirmenlik , müteferrikalık görevlerinin yanında o tarihcilik , yazarlık ve matbaacılıkta yapmıştır. Kısa zamanda Türkçe’yi öğrenerek Bab-ı Ali’de müteferrikalık göreviyle padişahın en yakın şahsiyetlerinin arasına gitmiştir .
1715’te Mora sorununu görüşmek için Viyana’da 1716’da tercümanlık ve komiserlik göreviyle Macar ordusu yanında Belgrad’ta bulunan İbrahim Müteferrika , 1718-1735 yılları arasında Osmanlıya sığınan Macar kralı 2.Rakoczi’nin mihmandarlığını yaptı .
1737’de Leh antlaşmasının yenilenmesi , 1737-1739’da Osmanlı-Avusturya , Rus savaşında Osmanlı tarafında savaşa giden Macarların kaydedilmesi ve 1738’de Orşova kalesinin Türklere teslimi görüşmelerinde bulunmuştur. 1743-1745 yıllarında Osmanlı tarihçiliği görevini yürütürken bir yandan da Yalova da kağıt fabrikası kurma girişimlerinde bulunmuş , Lehistan’dan ustalar getirmiştir.
1747 yılında İstanbul’da ölen İbrahim Müteferrika önce Aynalıkavak mezarlığına , daha sonra Galata Mevlevihanesine gömülmüştür .
Matbaa terimi hareketli harflerle yapılan baskıyı belirtmekte olup , harflerle işaretler ayrı ayrı olup bu harflerin anlamlı olarak birleştirilmesiyle fontlar oluşur. Bu tip matbaacılığın yanında ilk matbaa tipleri oyulmuş tahta veya madeni levha kullanılarak yazı ve resimler bastırılıyordu.
Bilinen ilk baskı Budizm’in Japonya’da yayılması için imparatoriçe Shotoko tarafından Budanın resimlerinin bastırılması için bir milyon nüsha olarak ve çin yazısı ile bastırılmıştır.
Baskı tekniği Çin’de Tang sülalesi zamanında (618-906) gelişmeye başlamış , Sung imparatorları döneminde de ayrı ayrı harfler dökülerek basım için kullanılmıştır(1041 Pi Sheng tarafından). Bunların haricinde Kore’de 1403’te matbaanın kullanıldığı görülmektedir. Fakat uzakdoğu dillerinin klişe harflerinden öteye gidememesi matbaanın gelişimini yavaşlatmıştır . Uygurlarında matbaacılık faaliyetine başlamalarında komşuları olan Çinlilerden etkilenerek başlanılmış tek tek harflerden oluşan Uygur harfleri bulunmuştur.
Matbaanın başlangıcının bilinmemesi karmaşıklığına rağmen ilk işlevsel matbaayı 1440’da Alman matbaacı Johan Gutenberg’in icat ettiği kabul edilmektedir. Gutenberg , 1454-1455 yıllarında Türklerin İstanbul’u almalarından dolayı 1456’da 42 satırlık Gutenberg incili olarak anılan broşürler bastırılmıştır.
15.yy’da Avrupa’nın her yerinde kağıt imalatının yapılmaya başlanması matbaanın çabuk gelişmesinde önemli bir etken olmuş ve ucuzlayan kitaplarla , bilinmeyen incillerin açıklanmasıyla Avrupa’da Rönesans’ın başlaması sağlanmıştır. Bu gelişme daha sonra siyasal ve toplumsal düzenlerin değişmesine etken edecek en önemli unsurlardan biri olmuştur.
İnsan yaşamında köklü değişimlerin hazırlayıcısı olan matbaanın Osmanlı’da kullanılması 274 yıllık bir gecikmeyle gerçekleşmiştir. Bu gecikmenin olmasına rağmen Osmanlı devletinin matbaayla tanışması Müteferrika’dan önce azınlıklar aracılığıyla olup Osmanlı topraklarında 37 matbaa kurulmuştur.
15.yy’ın sonlarında Yahudiler İstanbul’da matbaayı kurarak Tevrat ve Yorumu adlı kitabı bastırmışlar ardından 1494’te Avrupa’da özellikle İspanya’da görülen Yahudi soykırımından kaçan Yahudiler Osmanlıya sığınmış ve İstanbul’dan başka Edirne , İzmir şehirlerinde de matbaalar kurmuşlardır.basılan kitapların çoğu dini kitaplar olmakla birlikte gramer , tarih, sosyoloji kitapları da bastırılmıştır. İbranice , İspanyolca , Latince , Yunanca dillerinde kitap basımı yapılmıştır .
Yahudilerin haricinde Ermenilerde matbaacılıkla ilgilenmişlerdir. İlk Ermeni matbaacısı olan Abgar , Venedik’te öğrendiği bu işi İstanbul’da 1565’te icra eder. Kitap haricinde artık gazete , dergi yayımcılığı da yapılmaya başlanmıştır. Ermeni matbaalarının siyasi propaganda aracı olarak kullanılması nedeniyle çoğu kapatılmış geri kalanları da 1828 İstanbul yangınlarında kullanılamaz hale gelmiştir.1727’de ilk Türk matbaası kurulana kadar Türkçe kitap basılmamıştır.
Osmanlı imp. 18.yy. sonundan itibaren batı teknolojisi karşısında askeri yenilgi içine düşmüştür. Bunun sonucunda Avrupa’ya ayak uydurmak düşüncesi ortaya çıkmış ve doğrudan Batı teknolojisi ile karşılaşılmış olduğundan bunun temelini oluşturan ve bunu besleyen bilimsel gelişme göz ardı edilerek sadece teknolojinin aktarılmasının yeterli olacağı görüşü öne çıkmış olup bu görüş 19.yy’ın başlarında çok daha yaygınlaşmıştır .
Osmanlı devletinin Nevşehirli İbrahim Paşa’nın önderliğinde başlattığı “Lale Devri” (1718-1730) bir yandan zevk ve sefanın dönemi olurken diğer bir yandan da Osmanlının bilinçli olarak ve isteyerek Batı’ya yönelme çabalarının görüldüğü bir dönemdir. Bu yöneliş Osmanlının Batı karşısında bilimsel , kültürel , askeri ve siyasi bakımdan yetersiz olduğunun bir kanıtıdır .
Osmanlı devleti , Batının ilerleyişini takip etmek için Avrupa ülkelerine elçilikler açmış ve konsoloslar atamıştır. Bunlardan biri olan ve Fransaya elçi olarak atanan 28 Mehmet Çelebi , Fransa’nın uygarlık , eğitim , askeri alandaki gelişmeleri takip ederek rapor edilmesi istenmiştir. 28 Mehmet Çelebi’nin oğlu olan Said Mehmet Efendi , gelişmenin eğitimden kaynaklandığını ve bunun için matbaanın gerekli olduğuna inanmıştı. Bu inanç Sait Efendi ile İbarahim Müteferrika’yı bir araya getirecek temel unsurdu.
İbrahim Müteferrika önemli bir diplomat olmasına rağmen yayımcı kişilği ile tanınmıştır. 1719’dan itibaren matbaacılıkla ilgilenen Müteferrika , 1726’da Vesile el-Tıba’a (Matbaanın Gerekleri) adlı bir dilekçeyle dönemin sadrazamı Nevşehirli Damat İbrahim Paşa ile şeyhülislam’a matbaanın önem ve faydalarını sayan bir mektup yolladı. Ancak sadece din dışı kitaplarının basımı için ferman ve fetva isteği kabul edilir. 1728’de de Sait Efendi ile birlikte ilk Osmanlı matbaasını kurarlar .
İbrahim Mütferrika’nın ölümünün ardından iki yıl sonra 1747’de Rumeli kadılarından ve Müteferrika’dan matbaacılık için eğitim alan İbrahim efendi ile ortağı Anadolu kadılarından Ahmet Efendi , 1.Mahmuta baş vurarak matbaa iznini kendi adların yenilettirmelerine rağmen yedi yıl kadar bir süre faaliyete geçemezler. 1754 yılında ise 3.Osman’a yeniden matbaa iznin onaylattırırlar. 1755-1756 yılları arasında sadece “Venkulu sözlüğünü” basmayı başarmışlardır .
1783 yılına kadar faaliyet gösteremeyen matbaayı padişah 1.Abdülhamit yeniden açmak için Reşit Mehmet Efendi ile Vakanivvüs Yusuf Efendi görevlendirilir. 1786’dan sonra geçen bir yedi yıl kadar daha matbaa atıl halde kamıştır. Bu durum 1790’da tahta çıkan 3.Selimin yenileşme ve ıslahat çalışmalarında kullanılacak kitap basımında bir süre daha kullanılmıştır. Askeri teknolojiye yönelik Reşit Efendi , Fransız Mareşal Sebastian de Prestirede Vaulan çevrilen Fenni Lağım ve Usul-i Harbiyye ile Bernard Forest Belidordan çevrilen Fenni Harb kitaplardır .
66 yıllık süre içinde matbaa 48 yıl fiilen çalışmış 18 yıl kapalı kalmıştır. 10 yılı İbrahim Müteferrika , 2 yılı kendisinin yetiştirdiği İbrahim ve Ahmed Efendiler , 2 yıl ise Vasıf ve Reşit Efendiler ortak olarak , 4 yılını is Reşid Efendi yalnız çalıştırırken 1794 tarihinden sonra matbaa tamamen kapanmıştır.
Matbaanın Osmanlıya 274 yıl gecikmeli olarak gelmesine özellikle şu unsurlara bağlanmaktadır:
1- Hattatlık mesleğinin yaygın ve geleneksel bir uğraş olarak etkin olması.
2- Dinsel tutuculuk.
3- Teknik nedenler.
4- Toplumun hazır olmaması.
Bu şıkların matbaanın gecikmesinin asıl nedeni olamadığı ama en fazla kabul gören ise 4. şıktır. Osmanlının 15.yy’dab itibaren kendisini düşünsel ve kültürel açıdan yenileyememesi olduğu kabul edilir bir gerekçedir.

1-Hattatlık Mesleği :
İslam dünyasının özellikle Osmanlıda sanatsal uğraşlar içinde önemli bi yere sahip olan hattatlık , Osmanlıda o kadar gelişmiştir ki sayıları 90000’e kadar çıkmıştır ve geçimlerine bu uğraşla karşılamaktadırlar. Hızlı kısa sürede yanlışsız olarak çok kitap basma olanağının sunan matbaa hattatlık mesleği ile ilgilenenlerin işini ellerinden ilk etapta alacak gibi gözükse de İbrahim Müteferrika ile başlayan Türk yayımcılığı 13 yıl içinde sadece 17 kitap bastırmış , toplam baskı sayısı da 13200 olması hattatlık mesleğini ortadan kaldırmaya gücünün olmadığını göstererek bu fikrin yanlışlığını ortaya çıkarır.

2-Dinsel Tutuculuk
Müteferrika matbaasının kuruluş aşamasında matbaasının kurulması için padişahtan dinsel içerikli kitapların basılmamsı koşuluyla izin alınmaması , bu iznin daha önceki dönemlerde de alınabileceğini ve bu konuda hiçbir sıkıntı çekilmeyeceği ihtimalini göz ardı etmemek gerekir .
Matbaa kurulması için dini kitap basılmaması sadece padişaha verilen dilekçede belirtilmesine karşın şeyhülislama gönderilen dilekçede de bu isteğin belirtilmemesi dinsel tutuculuk fikrini çürütmektedir. Aksine dini kitapların daha fazla okunması matbaayla basılan kitapların farklı dallarla ilgili olmaması nedeniyle matbaa kitaplarına ilgiyi devam ettirmemiştir. Dinsel tutuculuğun olduğu fikrinin yanlışlığını göstermesi bakımından şu bilgiler önemlidir. Şeyhülislam matbaanın kurulması için hemen fetva verdiği gibi ulemadan on kişide ilk kitabın başına tekrizler yazmıştır.

3-Teknik Nedenler :
Teknik nedenlerin başında yazıyı taşıyacak bir araç olan kağıt , yetişmiş eleman sorunu , az harfli bir alfabe sistemi ile aynı kitaptan çok sayıda istenmesi gelmektedir. Devletin sınırları içinde istenildiğinde ulaşılabilecek kağıt ve eleman sorunu matbaanın ömrünün kısalmasında etkili olmuştur. Arap alfabe siteminin de matbaa yapısı ile çelişmesi matbaanın gelişmesinde ki diğer önemli bir sorundur.

4-Toplumun Hazır Olmaması :
Matbanın bir gereksinim bir ihtiyaç sonucu ortaya çıktığı ve bu gereksinimi doğuran asıl nedeninin sosyal boyutlu olduğu açıktır. Osmanlı devletinde her alanda tepeden inme yenilikler matbaacılık içinde aynı olmuş , halk tarafında istenilen bir araç olmadığından bu önemli araca gereken önem verilmemiştir. Lale devri dönemine gelindiğinde yenilik ve bilgi ile istek sadece üst düzey yöneticilerde gerçekleşmiş olup bu kadro doğrultusunda matbaa Osmanlıya gelmiştir. Matbaanın kişisel çabalar sonucu faaliyet göstermesi nedeniyle özellikle İbrahim Müteferrikanın ölümünden sonra varlık gösterememesi , halkın ilgi göstermemesi bu alana olan ilgisizliğin ve toplumun bilgi yönünden yetişmediğinin bir kanıtıdır . 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder