Pages

25 Şubat 2012 Cumartesi

Kayıp Kıta Mu !


Yaklaşık 50 yıl boyunca 20’den fazla ülkeye giderek Mu uygarlığı
hakkında veri toplayan James Churchward’un ve Mu varsayımını
destekleyenlerin Mu uygarlığı hakkındaki görüşleri kısaca şöyle
özetlenebilir:

Yeryüzünde insanın ilk ortaya çıktığı kıta Mu kıtasıdır.
Mu kıtası kuzeyden güneye 3000 mil, doğudan batıya 5000 mil kadar uzanan,üç kara parçasından oluşan büyük bir kıtaydı.

Günümüzde Polinezya, Mikronezya ve Melanezya takımadalarını oluşturan
adalar, muhtemelen bu kıtadan arta kalan kara parçalarıdır.
Bu
kıta, kıtanın altında yer alan gaz odacıklarının patlamalara yol açması
nedeniyle, yaklaşık 12.000 yıl önce 64 milyon nüfusuyla birlikte sulara
gömülmüştür.
Bu kıtada 70.000 yıl önce tek tanrılı bir din
bulunuyordu. Aynı tarihlerde Mu'lular diğer kıtalarda koloniler
oluşturmaya başlamışlardı ki, anavatan dışındaki en büyük imparatorluk,
başkenti günümüzde Gobi Çölü’nün uzandığı bölgede bulunan Uygur
İmparatorluğu’ydu.
Mu dininin öğretimini Naakaller adı verilen rahipler üstlenmişlerdi ve sembolizme dayalı bir öğretimleri vardı.
Mu dininin esası, Tanrı’nın tek oluşuna ve ruhsal gelişim için sürekli olarak tekrar doğmak inanışına dayanıyordu.
Atlantis’teki din Mu’nun tek tanrılı dininden başka bir şey değildir.

"Ra" sözcüğü güneş anlamına gelirdi ki, daire ile ifade edilen güneş
sembolü, bir ad ve sıfat vermek istemedikleri, "O" diye hitap ettikleri
Tek Tanrı'yı simgelemede kullanılırdı; Mu imparatoru da “Mu’nun güneşi”
anlamında Ra-Mu adıyla ifade edilirdi. Ra sözcüğü sonradan diğer
kıtalara ve Atlantis yoluyla Mısır'a da taşınmıştır.
Dört ırktan oluşan Mu'lularda yazı dilleri farklı olmakla birlikte, konuşma dilleri ortaktı.
Mu'lular günümüz uygarlığına kıyasla manevi alanlarda çok daha ileriydiler.

Telepati, durugörü, çift bedenlenme, astral seyahat gibi,
uygarlığımızda ancak kimi medyumlarda ve mistiklerde görülebilen
olağanüstü yetenekler Mu'lularda olağan yetenekler olarak mevcuttu.
(Bu, Churchward’un değil, bazı izleyicilerinin görüşüdür)

Mu uygarlığının en önemli çöküş nedeni, teşevvüş adı verilen, bir aşamadan
diğerine geçilirken yaşanan kargaşa dönemini atlatamamasıdır.
(B.Ruhselman’a göre)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder